İçeriğe geç
Haber Biber » Gezi » Türkiye’nin Az Bilinen Tarihi Köyleri

Türkiye’nin Az Bilinen Tarihi Köyleri

Türkiye, sadece büyük şehirleri ve ünlü turistik bölgeleriyle değil, aynı zamanda yüzlerce yıllık tarihi ve kültürel dokuyu saklayan köyleriyle de dikkat çeker. Ancak bu köylerin birçoğu, turist rotalarının dışında kaldığı için hâlâ keşfedilmeyi bekleyen saklı hazineler niteliğindedir. Taş evlerle örülü dar sokaklar, asırlık çınarların gölgesinde akan zaman ve doğayla iç içe geçmiş yaşam tarzları… Türkiye’nin az bilinen tarihi köylerinde geçmişle bugün iç içe geçmiş bir şekilde varlığını sürdürür. Bu köyler, sadece mimarileriyle değil; ağızdan ağıza aktarılan efsaneleri, unutulmaya yüz tutmuş el sanatları ve yerel yaşam biçimiyle de kültürel birer açık hava müzesidir.


Sığacık (İzmir): Kalede Yaşamın Sessiz Nefesi

İzmir’in Seferihisar ilçesine bağlı olan Sığacık, tarihi Teos Antik Kenti’nin hemen yanı başında kurulmuş ve bugün hâlâ kale içindeki yaşamını sürdüren nadir yerleşimlerden biridir. Sığacık Kalesi, 16. yüzyılda Osmanlılar tarafından inşa edilmiş olup, kale duvarlarının içerisine yerleşmiş taş evler zamanla köy halkının günlük yaşamına ev sahipliği yapmaya devam etmiştir. Bu köy, turistik kalabalıklardan uzak kalmayı başarmış, özgünlüğünü korumuş ve “Cittaslow” yani sakin şehir unvanı kazanmış bir yerdir. Pazar günleri kurulan üretici pazarıyla kadınların evlerinde ürettiği reçeller, tarhana ve zeytinyağlılar kale sokaklarını şenlendirirken, köy halkı gelen ziyaretçileri büyük bir içtenlikle ağırlar. Sığacık’ta gezerken taş evlerin duvarlarında zamanın izini, pencerelerinde ise Ege’nin huzurunu görebilirsiniz.


Cumalıkızık (Bursa): Osmanlı’nın Yaşayan Mirası

Bursa’nın eteklerinde, Uludağ’ın kuzey yamaçlarına kurulmuş olan Cumalıkızık, Osmanlı döneminden günümüze kadar neredeyse bozulmadan ulaşabilmiş nadir köylerden biridir. 700 yıllık geçmişiyle UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan bu köy, taş döşeli sokakları, cumbalı evleri ve her sabah taze hamur işleriyle kurulan kadın pazarlarıyla adeta Osmanlı’nın canlı bir tasviridir. Her evin kendine özgü mimarisi, sokakların dar ve kıvrımlı oluşu, su arklarının hâlâ aktif kullanılması buranın tarihine ne kadar sadık kalındığını gösterir. Cumalıkızık, sadece nostaljik bir mimari sunmaz; aynı zamanda yaşayan bir köydür. Evlerde hâlâ soba yanar, reçeller geleneksel yöntemlerle kaynatılır ve sabah kahvaltıları fırından yeni çıkmış börek kokusuyla başlar. Ziyaretçiler için burası yalnızca bir fotoğraf molası değil, zamanda yapılmış bir yürüyüştür.


Kayaköy (Muğla): Sessizliğin Taş Yüzü

Fethiye’ye bağlı Kayaköy, belki de Türkiye’nin en sessiz köylerinden biridir. 20. yüzyılın başlarında yaşanan nüfus mübadelesi sonucu terk edilen bu köy, bugüne kadar bir daha hiç tam anlamıyla şenlenememiştir. Taş yapılar, kiliseler ve boş sokaklar arasında yürürken, burada bir zamanlar nasıl bir yaşam olduğu sorusu aklınıza kazınır. Kayaköy, aslında bir hüzün abidesidir. Mübadele öncesi Rum kökenli vatandaşların yaşadığı bu köy, taş evlerin yamaçlara dizildiği eşsiz bir mimariye sahiptir. Bugün, tarihi dokusu korunarak kültürel miras olarak sergilenmektedir. Sessizlik içinde dolaşırken rüzgârın sesi, bir zamanlar yankılanan çocuk kahkahalarının yerini almıştır. Yalnızca geçmişe saygı duyan değil, ona dokunmak isteyenlerin ziyaret edeceği bir köydür burası.


Gölyazı (Bursa): Su Üzerine Kurulu Tarih

Bursa’nın Nilüfer ilçesine bağlı olan Gölyazı, Uluabat Gölü üzerinde küçük bir yarımadaya kurulmuş, tarihi Roma dönemine kadar uzanan büyüleyici bir köydür. Balıkçı köyü kimliğini hâlâ koruyan Gölyazı, gün doğumunda göl kenarındaki kayıklarda ağ atan balıkçılarla, akşamüstü ise gün batımında gölün üzerine düşen altın renkli yansımalarla ziyaretçilerine adeta bir tablo sunar. Antik Apollonia kenti kalıntılarının üzerine kurulu bu yerleşim, tarihi taş köprüsü ve anıt ağaçlarıyla dikkat çeker. Gölyazı’da hâlâ el işi ağlar örülür, kadınlar taze balıkla yapılan geleneksel tarifleri misafirlere sunar. Bu köy, doğayla tarihin eşsiz birleşimini sunmakla kalmaz, göl üstünde süzülen sessizliğin ortasında içsel bir huzur da vadeder.


Yörük Köyü (Safranbolu): Tahta Kapıların Ardında Yüzyıllık Sessizlik

Karabük’ün Safranbolu ilçesine bağlı Yörük Köyü, Safranbolu evlerinin daha sade ve kırsal versiyonu olarak değerlendirilebilir. 450 yıllık bir geçmişe sahip bu köyde evlerin çoğu hâlâ kullanılmakta, bazıları ise müze olarak ziyaretçilere açılmıştır. Ahşap işçiliği ve taş temelli yapılarıyla Osmanlı sivil mimarisinin nadir örneklerini barındıran Yörük Köyü’nde, köy kahvesinde içilen sade bir Türk kahvesi bile zamanın yavaş aktığını hissettirir. Köydeki “Sipahioğlu Konağı”, geleneksel Yörük yaşamını sergileyen bir müze olarak dikkat çeker. Her bir tahta kapının ardında bir hikâye, her pencereden bakan bir geçmiş vardır burada. Yörük Köyü’nü gezmek, sadece nostaljiyle değil; geçmişle bağ kurarak yapılan bir yolculuktur.


Sonuç: Yavaşla, Soluğu Tarihte Al

Türkiye’nin az bilinen bu tarihi köyleri, yalnızca görülmeye değer güzelliklere sahip değil, aynı zamanda ruhu olan yerlerdir. Her biri kendi hikâyesini fısıldar, geçmişi bugünde yaşatır. Bu köylerde zaman sadece daha yavaş akmaz; aynı zamanda daha anlamlı hale gelir. Modern hayatın telaşına kısa bir mola verip kültür, tarih ve doğanın iç içe geçtiği bu köylere yapacağınız yolculuk, size sadece yeni yerler göstermeyecek; aynı zamanda başka bir yaşam biçiminin mümkün olduğunu da hatırlatacaktır.